II. Dünya Savaşı'nın ortasında, Londra'nın bombalar altında olduğu günlerde, yazar Maurice Bendrix ve Henry Miles’ın eşi Sarah arasında tutkulu bir ilişki başlar. Maurice, Henry'nin mesafeli ve duygusuz yapısını Sarah'nın mutsuzluğu olarak yorumlar ve bu yasak aşkın kendisini kaçınılmaz bir şekilde mutlu edeceğine inanır.
Ancak Sarah, Maurice ile olan ilişkisini ansızın bitirir ve hiçbir açıklama yapmadan hayatından çıkar. Yıllar sonra, savaş sona erdiğinde, Maurice hâlâ onu unutamamıştır. Takıntılı bir şekilde Sarah’nın neden gittiğini anlamaya çalışır ve kıskançlığına yenik düşerek bir özel dedektif tutarak onu takip ettirmeye karar verir. Araştırma ilerledikçe, Sarah’nın ayrılık kararının ardında büyük bir fedakârlık ve manevi bir savaşın yattığını keşfeder.
Sarah’nın gerçekte aşklarını bırakmasının nedeni, Maurice'in bir bomba saldırısında ölümcül bir şekilde yaralandığını sandığında Tanrı'ya ettiği gizli yemindir. Onu hayatta bırakması karşılığında aşkını feda etmeye söz vermiştir. Maurice bu gerçeği öğrendiğinde, hem aşk hem de inanç üzerine yeniden düşünmek zorunda kalır. Sarah'nın inancı, onun için sadece bir kaçış değil, aynı zamanda acıyla başa çıkma yoludur. Maurice, aşkın sadece sahip olmakla değil, bazen vazgeçmekle de tanımlandığını anladığında, duygularını tamamen farklı bir perspektiften değerlendirmek zorunda kalır. Ancak, hayat onları tekrar bir araya getirdiğinde, kader bir kez daha acımasız bir oyun oynar.
