Bir grup araştırmacı, gizemli bir kayıp vakasını çözmek için terk edilmiş bir köyün kalıntılarına doğru yola çıkar. Bölgede anlatılan eski halk efsaneleri, bu köyün lanetli olduğuna işaret ederken, ekibin lideri bu söylentileri ciddiye almaz ve çalışmalarına odaklanır. Ancak köye vardıklarında, açıklanamayan olaylar başlar. Gölge gibi hareket eden figürler, aniden kaybolan ekipmanlar ve rahatsız edici bir sessizlik, ekip üyelerini birer birer tedirgin eder. Daha derinlere indikçe, eski bir kötülüğün izleriyle karşılaşır ve bu lanetin yalnızca köyün değil, bölgenin de kaderini şekillendirdiğini fark ederler. Araştırma, çok geçmeden bir hayatta kalma mücadelesine dönüşür ve ekip, yalnızca fiziksel tehditlerle değil, kendi korkularıyla da yüzleşmek zorunda kalır.
Zaman ilerledikçe, lanetin kaynağına dair ipuçları ekip üyelerinin arasındaki güveni ve birlikteliği sarsmaya başlar. Efsanenin gerçekliğini çözmek için ilerlediklerinde, geçmişte yapılan büyük bir ihanetin izlerini keşfederler ve bu ihanetin köyü bu hale getirdiğini anlarlar. Ancak laneti kırmaya çalışırken, her adımlarının bir bedeli olduğunu fark ederler. Efsanenin derinliklerine indikçe, hayatta kalma ihtimalleri daha da azalır ve bu süreçte hem kişisel fedakarlıklar hem de ekip içindeki dinamikler sınanır. Tüm bu kaosun içinde, hayatlarının en karanlık sırrını çözmeye çalışırken, yalnızca cesaret değil, aynı zamanda derin bir inanç da gereklidir.
