17. Yüzyılda, özellikle kadınlar sıradışı davranışlar sergilediklerinde ya da korkutucu tavırlar benimsediklerinde, cadı damgası yemekteydiler. Bu tür suçlamalarla karşılaşanların cezası genellikle diri diri yakılmak oluyordu. Bu dönemde, adaletsiz bir mahkeme, Persephone adında genç ve güzel bir kadını cadılık suçlamasıyla yargılıyordu. Tam yakılarak öldürülmek üzereyken, içeriye bir Başrahibe girdi ve yargıçtan bu kızı yakmak yerine ruhunu kendi kilisesinde kurtarmayı önerdi. Böylece, Persephone’yi tarikatına alarak yeni bir hayata yönlendirdi.
Persephone, burada yanarak ölmekten kurtulduğu için mutluydu ve yeni evini, rahibe adayı arkadaşlarıyla birlikte benimsemek için çaba gösteriyordu. Ancak kısa bir süre içinde, en küçük hatalarının bile günah sayıldığı ve ağır cezalarla karşılandığı bir ortamda bulunduğunu fark etti. Tüm bu zorluklara rağmen, Persephone bu duruma katlanmaya razıydı. Fakat, ceza aldığı günlerden birinde hapis edildiği odada yalnız olmadığını keşfettiğinde, her şey değişecekti!