Sandra, bir üniversite profesörü olarak sakin ve sıradan bir yaşam sürmektedir. Ancak yeni atandığı bölgede, ilk andan itibaren kendisini huzursuz hissetmeye başlar. Kısa süre içinde, bu yerin sakinlerinin tamamının beyaz ırktan oluştuğunu ve özellikle dışarıdan gelen farklı ırklara karşı bir hoşnutsuzluk beslediklerini fark eder. Sandra, bu durumu göz ardı etmeye çalışsa da, bölgedeki insanların kendisine açıkça hoş karşılamadıklarını hissetmeye başladığında, kendisini bir mücadele içinde bulur. Bu geniş bölgeye rağmen yalnızca iki polis memurunun bulunduğu bir kasaba olması, Sandra'nın eninde sonunda kendini savunmak zorunda kalacağı anlamına gelmektedir.