Bu hikaye, Arab-İsrail savaşı sırasında kaybolan bir kardeşin ardından Şeyh'in yaşamını ele alıyor. Toprakların İsrail'in bir parçası haline gelmesinin üzerinden elli yıl geçtikten sonra, geçmişin izleri yeniden gün yüzüne çıkıyor. Sınırda artan gerilim, geçmişle olan bağları yeniden kurma zamanının geldiğini işaret ediyor. Şeyh, kardeşinin kayboluşuna dair yanıtlar ararken, bu yanıtlar geçmişle günümüzü birleştiren hikayenin merkezinde yer alıyor. Sınırdaki tırmanan gerilim, hem bölgeyi hem de Şeyh'in kişisel yolculuğunu etkilerken, zaman geçmişten günümüze uzanıyor. Bu hikaye, tarihsel ve bireysel geçmişle günümüz arasındaki karmaşık ilişkileri, bir bireyin ve bir ulusun kesişen kaderlerini araştırıyor. Aynı zamanda, savaşın ve kayıpların insan üzerindeki etkisini ve tarihle yüzleşmenin önemini vurguluyor. Bu öykü, yalnızca Şeyh'in kardeşini bulma çabasını değil, aynı zamanda bir halkın tarihi ile bireysel geçmişinin nasıl iç içe geçtiğini de anlatıyor.
