Durmuş ve Nimet, yoklukla boğuşarak yaşadıkları köyde artık tutunacak dal bulamaz hâle gelir. Gözlerini daha iyi bir geleceğe dikerler ve umutlarını İstanbul’a taşırlar. Şehirde onları karşılayan, aynı köyden tanıdıkları Bekir olur. Bekir, varlıklı bir tüccarın, Halit Bey’in yanında çalışmaktadır. İyi niyetle Durmuş’a da büyük bir handa iş ayarlar. Ancak bu iyilik, yalnızca bir başlangıç olur; çünkü hanın sessiz koridorlarında dolaşan kader, artık herkesin yönünü değiştirmeye başlamıştır.
Durmuş, küçük bir işle yetinmeyen, gözünü daima yükseklere diken biridir. Sahip olduklarıyla mutlu olamayan bu hırsı, zamanla çevresindekileri de içine çeken bir girdaba dönüşür. Aynı dönemde, devletin gayrimüslim yurttaşlara uyguladığı Varlık Vergisi, Halit Bey başta olmak üzere birçok insanı malından, mülkünden ve yaşamından eder. Durmuş’un yükselme arzusu ve devletin ağır politikaları, han sakinlerinin hayatını altüst edecek olayların fitilini ateşler.