Uzun yıllar hapiste kalan bir adam, şartlı tahliye ile özgürlüğüne kavuşur ve küçük bir kasabaya yerleşir. Bu kasaba, dışarıdan bakıldığında sıradan bir yaşam süren insanlarla doludur. Ancak, bu esrarengiz adamın varlığı, kasaba halkının dikkatini çeker. Restoran işleten anne-kız Sherry ve Christina, bu gizemli yabancıya yardım etme isteği duyarlar. Fakat, bu adamın geçmişiyle ilgili bazı tuhaflıklar dikkat çekmektedir. Yine de, iyi niyetle yaklaşan Sherry, yabancının hapishaneden yeni çıktığını göz ardı eder ve kendisini bir suç ağına sürüklenmiş bulur.
Küçük bir kasabaya hapisteki bir arkadaşının isteği üzerine gelen Crimson Matthews, acımasız bir suç örgütünün pençesinden kurtulmak için mücadele eder. Bu savaşta, hayatta kalabilmek adına tüm gücünü seferber eder. Büyük bir zafer kazanmak için, bazen küçük çatışmalardan kaçınmak mı gereklidir? Yoksa, galibiyeti getiren unsurlar aslında bu küçük çatışmalar mıdır? Savaşın ortasında, kime güvenmek gerektiği sorusu da gündeme gelir. En yakın aile üyelerine mi, yoksa geçmişi belirsiz bir yabancıya mı güvenilmelidir?
