Matthew Poncelet, birçok cinayet işlemiş ve soğukkanlı bir katil olarak tanınan bir kişidir. Suçları nedeniyle mahkeme önüne çıktığında, işlediği cinayetlerin detaylarını dinlerken bile gülümseyerek ve sakız çiğneyerek soğukkanlılığını korur. Bu tavırları, onun canice eylemlerinin sonuçlarıyla yüzleştiği mahkeme sürecinde aldığı idam cezasıyla birleşir. İdam cezasını bekleyen Matthew, hapishanede bir rahibeye mektuplar yazmaya başlar. Bu mektuplar, Rahibe Helen Prejean’a ulaşır ve onu katil Matthew ile bir araya gelmeye yönlendirir. Mektuplarındaki garip ifadeler, Rahibe Helen’in Matthew’un bir vicdan azabı çektiği ve ruhsal bir rehber arayışında olduğu düşüncesine kapılmasına neden olur. Tüm bu düşüncelerle hapishaneye giden Rahibe Helen, idamına sadece altı gün kalan bu katille ilginç diyaloglar kurar.
Hapishane çalışanları, Rahibe Helen’in bir katille neden bu kadar ilgilendiğini merak ederken, ona yalnızca suçlu bir adamın yaptıklarını kabullenmesi ve af dilemesi için yanında olduğu yanıtını alırlar. İlk bakışta basit bir günah çıkarma ve vicdan uyandırma çabası gibi görünen bu durum, ikilinin birbirlerini daha yakından tanımasıyla karmaşık bir hal alır. Rahibe Helen, içten içe Matthew’un aslında iyi kalpli bir insan olduğuna dair düşünceler beslemeye başlar. Ancak diğer yandan, kurbanların aileleri ve cinayetlerin görüntüleriyle yüzleştiğinde, iki arada kalmış bir ruh hali içine girer. Rahibe Helen ve katil Matthew’un bu tuhaf hikâyesini anlatan "Dead Man Walking – Ölüm Yolunda", festivallerde 23 adaylıktan 22’sini kazanarak dikkatleri üzerine çekmiştir.
