Leonor, emekli bir film yapımcısıdır ve bir gün, başına düşen bir televizyonun etkisiyle komaya girer. Bu tuhaf olay, onu yazmakta olduğu ancak tamamlayamadığı senaryosunun içine sürükler ve bir anda kendini aksiyon dolu bir dünyada, senaryosunun kahramanı olarak bulur. Gerçek ile kurgu arasındaki sınırların belirsizleştiği bu noktada, Leonor'un zihni hem geçmişiyle hem de hayal gücünün sınırlarıyla dolu bir yolculuğa çıkar.
Leonor'un hem gerçek hem de hayali dünyalar arasında gidip geldiği, bir yandan kendi içsel çatışmalarıyla yüzleştiği, diğer yandan da kahramanlık kavramını sorguladığı bir hikaye sunuyor. Bu ilginç serüvende, Leonor'un geçmişte yarım kalmış hayalleri ve kendisiyle olan hesaplaşması, bizleri hem düşündürüyor hem de sürprizlerle dolu bir anlatıma sürüklüyor.