Jess, hemşirelik mesleğini sürdüren bir anne olarak, bir kız çocuğu ve küçük oğlu Owen ile hayatını devam ettirmektedir. Ailesinin eski çiftlik evine taşınmak zorunda kalması, Jess için pek de arzu edilen bir durum değildir. Ancak, çocuklarıyla birlikte yeni bir yaşam kurma çabası içinde olan Jess, bu durumu kabullenmek zorundadır. Fakat, Jess’in hayatı beklenmedik bir olayla altüst olur. Küçük oğlu Owen, gizemli ve doğaüstü varlıkların etkisi altına girmeye başlar. Bu durum, Jess ve ailesi üzerinde derin bir etki yaratır. Oğlunu bu doğaüstü varlıklardan kurtarmak için ne kadar ileri gidebileceğini düşünmek zorunda kalan Jess, kendisi için zor bir karar vermek durumundadır.
Jess, oğlunun güvenliği ve mutluluğu için kendi hayatını bir kenara bırakmak zorunda kalır. Bu süreçte, hangi adımları atması gerektiğine dair kararlar almak zorundadır. Bu durum, onun hem bir anne hem de bir hemşire olarak ne denli güçlü olduğunu ortaya koyar. Jess, karşılaştığı zorluklarla başa çıkmak için elinden geleni yaparken, aynı zamanda annelik içgüdülerinin de ne kadar güçlü olduğunu keşfeder. Oğlunu koruma içgüdüsü, onu beklenmedik yollara sürüklerken, Jess’in cesareti ve kararlılığı, bu zorlu yolculukta ona rehberlik edecektir.
