Charlyne Yi, aşkın derin anlamını keşfetmek için yola çıkan genç ve meraklı bir kadındır. Bu büyük sorunun peşine düşen Charlyne, Amerika'nın çeşitli bölgelerini gezerek farklı insanlarla tanışır ve onların aşk hikayelerini dinler. Ancak bu yolculuk sırasında beklenmedik bir durumla karşılaşır; Michael Cera adında sevimli ve saf bir aktöre aşık olur. Bu durum, onun için hem profesyonel hem de kişisel bir keşif serüvenine dönüşür.
Film, gerçek ile kurguyu ustalıkla bir araya getirerek izleyiciye yarı belgesel, yarı geleneksel bir anlatım sunuyor. Charlyne'nin Amerika'yı dolaşırken yaşadığı deneyimler, izleyiciye aşkın çok katmanlı ve karmaşık doğasını sergiliyor. Hem gerçek insanların hikayeleri hem de Michael ile olan ilişkisi aracılığıyla aşkın ne olduğu sorusuna farklı yanıtlar aranmaktadır.
Charlyne ve Michael arasındaki ilişki, zaman zaman komik, zaman zaman da hüzünlü anlarla dolu. Bu durum, izleyiciye aşkın yalnızca mutluluk değil, aynı zamanda kırılganlık ve hüzün gibi duyguları da barındırdığını hatırlatıyor. Ayrıca film, modern ilişkilerin ne denli karmaşık olabileceğine dair derin bir bakış sunarak aşkın tanımının kişiden kişiye nasıl değişebileceğini gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, bu özgün yapım, aşkın evrensel ama aynı zamanda son derece bireysel bir deneyim olduğunu vurguluyor. Aşkın izini süren Charlyne'nin hikayesi, belki de her birimizin kendimize sorması gereken bazı soruları gündeme getiriyor.
