Altı hayat, yirmi dört saat. Sıcak bir dalganın ortasında bir otel. Anna ve Hendrik’in her şeye sahip olduğu düşünülüyor: harika bir çocuk, iyi bir iş, güzel bir ev… Ancak katıldıkları düğün, onları yaptıkları seçimler üzerine düşünmeye itiyor. Hendrik mutluyken, Anna huzursuz. ‘Bütün bunlar mı?’ diye sorguluyor kendini. Özellikle de sevgilisi ortaya çıkıp, onunla birlikte daha güzel bir hayata kaçmasını istediğinde…