Tyler ve Laura, on yıldır birlikte yaşayan ve hayatlarını işe gidip ardından sabaha kadar eğlenerek geçiren iki yakın dosttur. Zamanla birbirlerinin aileleri haline gelen bu iki arkadaş, bir akşam yine sık sık gittikleri bir bara adım atarlar. Laura, barda Jim adında hırslı ve başarılı bir piyanistle tanışır. Kendi karakterinin tam zıttı olan bu adamdan yavaş yavaş etkilenmeye başlayan Laura, Tyler ile evlilik fikrine karşı olduğu dönemleri bir anda unutarak Jim ile evlenmeyi düşünmeye başlar. Tyler, Laura’nın büyük bir hata yaptığını düşündüğü için onu bu kararından vazgeçirmeye çalışır. En yakın arkadaşını kaybetme korkusu ve gençliğini mahvetme endişesi arasında kalır. Ancak Laura, on yıldır hayalini kurduğu romanı yazabilmek için Jim’in azmi ve çalışkanlığından ilham alarak bu fikrinden vazgeçmek istemez.
Tyler, Laura’nın Jim ile olan ilişkisini sorgularken, kendi içsel çatışmalarıyla da yüzleşmek zorunda kalır. Laura’nın bu yeni ilişkisinin, yıllardır süregelen dostluklarını nasıl etkileyeceğinden endişe duyar. Jim’in karakteri, Laura’nın hayatına yeni bir soluk getirirken, Tyler için her şeyin değişeceği anlamına gelir. Laura, Jim’in azmi ve kararlılığı sayesinde kendi hayallerini gerçekleştirebileceğine inanarak, bu ilişkiye daha da derinlemesine bağlanır. Tyler ise, Laura’nın bu yeni yolda kaybolmasını istemez ve onu geri kazanmak için elinden geleni yapar.
Laura, Jim ile olan ilişkisini sürdürürken, Tyler’ın endişeleri giderek artar. Laura’nın hayatındaki bu değişim, onun için bir fırsat gibi görünse de, Tyler için bir kayıp anlamına gelir. Laura, Jim’in yanında kendini daha güçlü ve ilham dolu hissetmektedir. Ancak Tyler, bu durumun dostluklarına zarar vereceğinden korkar. Laura’nın hayallerini gerçekleştirmesi için Jim ile olan ilişkisini sürdürme kararlılığı, Tyler’ın içindeki çatışmayı daha da derinleştirir. Sonuç olarak, iki arkadaşın hayatı, bir piyanistin varlığıyla beklenmedik bir şekilde değişir.
