Dani, babasının hapse girmesiyle birlikte her şeyini kaybeder ve hayatı altüst olur. Şımarık bir genç olarak, at sürmek ve eğitmek amacıyla bir çiftlikte yaşamaya mecbur kalır. Bu zorunluluk, eniştesi Sam ile birlikte yaşamak zorunda kalmasıyla daha da zorlaşır. Dani, bu duruma alışmakta güçlük çeker. Ancak, genç bir katırla ilgilenmeye başladığında, hayatta gerçekten önemli olan şeyleri keşfetmeye başlar. İstemediği bu yeni yaşam tarzına ayak uydurmak zorunda kalan Dani, çiftlik hayatının zorlukları ve sadeliği içinde, sorumluluğunu üstlendiği katır sayesinde gerçek değerleri anlamaya başlar.
Dani'nin lüks ve konforlu yaşamından aniden zorlu bir çiftlik hayatına geçişi, onun bakış açısını köklü bir şekilde değiştirir. Bu beklenmedik durum, ona olgunlaşmayı ve hayatın gerçek anlamını kavramayı öğretir. Kendi hayatını ve bu hayattaki yerini sorgulayan Dani, sonunda neyin gerçekten önemli olduğunu anlamaya başlar. Çiftlikteki deneyimleri, ona sadece hayvanlarla değil, aynı zamanda kendisiyle de bir bağ kurma fırsatı sunar. Bu süreçte, Dani'nin içsel yolculuğu, onu daha güçlü ve bilinçli bir birey haline getirir.
