Bir sendika çatışmasının ortasında kalan bir mülteci, kendisini moda dünyasının parlayan bir avukatı haline getirmeyi başardı. Ancak bu, onun hikayesinin yalnızca bir bölümünü oluşturuyordu. Sonunda, bu yetenekli avukat, moda endüstrisinin bir parçası olmayı çoktan seçmişti ve kendi markasını kurma yolculuğuna çıktı. Fakat bu, sıradan bir moda markası olmanın ötesindeydi; aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesiydi. Kendi moda markasını oluştururken, cesur kadın, "tasarımcı" hayır işleri girişimini de hayata geçirdi. Tasarımcı yardımseverliğini geliştirerek, moda dünyası ile sosyal sorumluluk anlayışını ustaca harmanlayan bir marka yarattı. Bu, onun için sadece bir iş değil, aynı zamanda bir tutku haline gelmişti. Her bir tasarımında, mültecilere destek olma ve moda sektöründe yenilikler getirme amacıyla durmaksızın çalışıyordu. Kendine özgü bir hayırseverlik anlayışıyla, başarılı bir moda tasarımcısı ve avukat olan bu mülteci kadın, hayır işlerine taze ve farklı bir bakış açısı kazandırdı.
