İngiliz diplomat Lan Porter’ın mühürlü bir konteynerde büyük miktarda eroin bulunduğu ortaya çıkınca, İngiliz Emniyet Teşkilatı terörizm ve suikast şüphesiyle karşı karşıya kalır. Kumandan Julie Hales, sorgulamalar sırasında Porter’ın ünlü uyuşturucu baronu Krousov ile olan bağlantılarını keşfeder ve bu durumu kendi avantajına kullanmak için Porter’a işbirliği teklif etmeye karar verir. Bu anlaşmaya göre, Porter, kendisine sağlanacak dokunulmazlık karşılığında Krousov aleyhine tanıklık yapacak ve eski eşiyle birlikte tanık koruma programına alınacaktır. Ancak bu program, Porter’ın hayatını tehlikeye atınca, son derece şüpheci olan Hales, olayı kendi başına araştırmaya karar verir. Porter ve MI6’nın liderinin sergilediği garip davranışlar, Hales’a göre tek bir anlama gelir: Porter, Tacikistan’a sıradan diplomatik temaslar için giden basit bir elçi değil, MI6 tarafından Krousov’un terörist bağlantılarını açığa çıkarmak üzere gizli bir görevle gönderilmiş bir yetkilidir.
Hales, Sovyetler Birliği’ne ait kayıp bir nükleer bombanın da farkına varınca, Porter’ın sadakatini sorgulamak ve olası bir nükleer felaketi önlemek için amansız bir yarışa girişir. Bu hızlı ve öfkeli mücadelede, hiçbir şey ve hiç kimse göründüğü gibi değildir. Hales, zamanla yarışırken, karşılaştığı her ipucu ve her kişi, onu daha da derin bir karmaşanın içine sürükler. Bu süreçte, hem Porter’ın gerçek niyetlerini anlamaya çalışacak hem de Krousov’un tehlikeli planlarını ortaya çıkarmak için elinden geleni yapacaktır.
