Ian, insanlıkla olan bağlarını en aza indirmek ve kendisini doğanın kollarına bırakmak arzusuyla yola çıkıyor. Bu nedenle, yalnızca kendisi ve çevresindeki doğal güzelliklerle baş başa kalmak amacıyla Yeni Zelanda'nın ormanlık bölgelerine doğru ilerliyor. Başlangıçta dört gün sürecek gibi görünen bu serüven, beklenmedik bir şekilde hayatta kalma mücadelesine dönüşüyor.
Ian'ın yolculuğun başındaki beklentileri, huzur ve rahatlık bulmak üzerineydi. Ancak, doğanın vahşi ve öngörülemez yüzüyle karşılaştığında, bu huzurlu kaçış bir hayatta kalma savaşına dönüşüyor. Artık tek amacı, hayatta kalmak, başına gelebilecek her türlü tehlikeden korunmak ve bu zorlu koşullarda verdiği hayatta kalma mücadelesini kazanmak. Bu durum, başlangıçta sadece bir kaçış planı olarak düşündüğü yolculuğunun tamamen farklı bir boyut kazandığını gösteriyor.
