Graham Reilly, babasının ölümünden sonra dünyadan elini eteğini çekmiş ve garaj atölyesinde münzevi bir yaşam sürmektedir. Bu izolasyon, hem babasının kaybının hem de kardeşleri Jake ve Phillip ile arasındaki kopukluğun bir sonucudur. Ancak bir gün, kardeşi Jake beklenmedik bir şekilde kapısını çalar ve küçük kardeşleri Phillip'in tuhaf davranışlar sergilediğini, hatta babalarının ruhu tarafından ele geçirildiğini düşündüğünü söyler.
Bu haberle sarsılan Graham, Jake ile birlikte ailelerinin eski çiftlik evine döner. Orada, Phillip'in gerçekten de garip ve tehditkâr davranışlar sergilediğine tanık olurlar. Phillip'in bu durumu, kardeşleri geçmişteki sırlarla ve bastırılmış anılarla yüzleşmeye zorlar. Babanın ölümüyle ilgili uzun süredir saklanan gerçekler gün yüzüne çıkmaya başlar ve kardeşler, babalarının ölümünün doğal olmadığını, aksine kendi eylemlerinin bir sonucu olabileceğini fark ederler.
Bu keşif, kardeşleri derin bir suçluluk ve pişmanlık duygusuna sürükler. Phillip'in bedenini ele geçiren babalarının intikamcı ruhu, onları hem fiziksel hem de psikolojik olarak köşeye sıkıştırır. Graham'ın karanlık ve dağınık garaj atölyesi, bu nihai yüzleşmenin sahnesi olur. Kardeşler, geçmişin hayaletleriyle ve kendi içlerindeki şeytanlarla mücadele ederken, aile bağlarının ne kadar kırılgan olduğunu ve geçmişin gölgelerinin bugünü nasıl şekillendirdiğini derinlemesine deneyimlerler.
Bu süreçte, her biri kendi şeytanlarıyla yüzleşir ve affetmenin, hem kendilerini hem de birbirlerini bağışlamanın yollarını ararlar. Ancak babalarının öfkesi, onları sınırlarının ötesine zorlar ve hayatta kalmak için sadece fiziksel güçlerinin değil, aynı zamanda duygusal dayanıklılıklarının da test edildiği bir mücadeleye girişirler.
