Kocası ölümcül bir hastalığa yenik düşen Karen Tunny, iki kızı ve eşinin hastane masraflarından kalan borçlarıyla baş başa kalır. Tüm varlığını kaybeden Karen, kızları Sarah ve Emma ile birlikte kocasının miras bıraktığı eski ve harabe bir dağ evine yerleşmek zorunda kalır. Kocasının çocukluğunu geçirdiği bu terkedilmiş dağ evi, uzun zamandır bakımsız kalmış ve çürümeye yüz tutmuştur. Küçük kızları bu evde yaşamayı istemeseler de, Karen’in başka bir seçeneği yoktur.
Kısa bir süre içinde Karen, bu tuhaf ve ürkütücü kasabanın geçmişinde yüzyıl kadar önce yaşanmış büyük bir trajediyi öğrenir. Bölgedeki tüm arazilerin sahibi olan açgözlü bir işadamı, madende çalıştırdığı küçük çocukların bir göçükte hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Yıllar sonra, bu çocukların ruhlarının efsaneye göre kasabaya geri döndüğü söylenmektedir. Kasaba halkı, bu korkunç efsane ile yaşamayı öğrenmiş ve geceleri dışarı çıkmamaya özen göstermektedir. Ancak Karen, iki kızıyla birlikte bu zombi ve hayalet hikayelerine değil, kendi yaşam mücadelesine odaklanmıştır. Fakat kısa bir süre içinde, inanmadığı bu çocuklar, Karen’i korkunç bir şekilde gerçek olduklarına ikna edecektir.
