Donald Martin tarafından kaleme alınan ve Rob Heydon tarafından yönetilen film, Matt ve Larissa çiftinin yeni bir eve taşınmasıyla başlar. Bu çift, Ann Selway ve onun sessiz, felçli kızı Isabelle ile komşu olmaktadır. Ancak, Matt ve Larissa’nın mutluluğu, Larissa’nın ilk doğumunda yaşadığı kayıptan sonra yavaş yavaş sarsılmaya başlar. Larissa, hissettiği derin üzüntü nedeniyle Matt’i suçlamaya yönelir. Özellikle çocuğunun ölümünden sonra, Larissa sürekli bebek ağlamaları duymaya ve kaybettiği çocuğunu hayal etmeye başlar. Eşinin ruh halinden endişe duyan Matt, onu bir terapiste götürmeyi düşünür; fakat Isabelle, gün boyunca yatak odasının penceresinden Larissa’yı izlemeye başlayınca, Larissa’nın durumu daha da kötüleşir.
Felçli olan Isabelle’in eve girdiğini ve hatta Matt’in yanında yattığını iddia eden Larissa’nın durumu, giderek daha karmaşık bir hal alır. Bu durum, çiftin ilişkisini derinden etkilerken, Larissa’nın zihnindeki gerçeklik algısı da sorgulanmaya başlanır. Matt, eşinin yaşadığı bu karmaşık ruh halini anlamaya çalışırken, Isabelle’in varlığı her geçen gün daha da rahatsız edici bir hale gelir. Larissa’nın yaşadığı bu içsel çatışma, izleyicilere derin bir psikolojik gerilim sunarken, aynı zamanda kayıpların ve yas sürecinin zorluklarını da gözler önüne serer.
