Jonathan Richard de Klerk, yalnız yaşayan genç bir adamdır. Onu diğerlerinden ayıran en belirgin özelliği, yaşadığı bazı korkular yüzünden yıllardır evinin kapısından dışarı adım atmamış olmasıdır. Hatta hasta olan annesini bile ziyaret etmez. Tüm iletişimlerini internet üzerinden yürütür ve tek bağlantısı kapısına gelen yemek ve paket kuryeleriyle sınırlıdır. Ancak bu kuryelerle bile yüz yüze gelmez; yalnızca kapısındaki kamera sistemi aracılığıyla iletişim kurar. Dış dünyadan bu denli izole bir yaşam süren Jonathan’ın hayatı, annesinin vefat haberini alması ve kapısının önünde bir suç olayına tanıklık etmesiyle köklü bir değişim geçirir. İstemeden de olsa, kendisini bu suç dosyasının içinde bulur.
Öncelikle tanık olarak sürece dahil olan Jonathan, zamanla sanık koltuğuna oturmak zorunda kalır ve işler karmaşık bir hal alır. Bu süreçte, hayatında eksikliğini hissettiği duyguları ona yaşatan Town’ı Cara Gee korumak için eski takıntılarından vazgeçmek zorunda kalır. Jonathan’ın içsel yolculuğu, hem kendi korkularıyla yüzleşmesini hem de başkalarıyla olan ilişkilerini yeniden değerlendirmesini gerektirir.
