Bir uzay tutkunu olan bir adam, hayatının en büyük fırsatını yakalayarak bir Mars kolonizasyon programına katılma şansı bulur. Ancak, bu programın onu Dünya'ya getiren bir kadına karşı hissettiği duyguların tehlikeye girdiğini fark eder.
Adam için uzay, her zaman büyüleyici ve keşfedilmeyi bekleyen bir alan olmuştur. Uzayın derinliklerindeki bilinmeyenler, onun içinde büyük bir merak uyandırır. Bir gün, hayatını değiştirecek bir fırsatla karşılaşır: Mars'a gitmeyi hedefleyen bir kolonizasyon programına katılma imkanı.
Bu fırsat, adam için adeta bir rüya gibidir. Uzayı daha önce yalnızca teleskopla gözlemlemiş, ancak onu daha yakından keşfetme şansını hiç elde edememiştir. Mars'a gitmek, hayatını uzayla tam anlamıyla birleştirecek bir adım olacaktır. Bu nedenle, Mars kolonizasyon programına katılmaya karar verir.
Ancak, programın başlangıcına yaklaştıkça, adamın içinde beklenmedik bir duygu karmaşası baş gösterir. Bu karmaşanın kaynağı, Dünya'da bıraktığı bir kadına olan hisleridir. Mars'a gitmek, onun için Dünya'daki yaşamı ve bu kadını geride bırakma anlamına gelmektedir.
Kadın, onun için son derece özeldir. Onunla geçirdiği zamanlar, ona huzur ve mutluluk sunar. Ancak, uzay tutkusu da onu farklı bir şekilde etkilemektedir. Mars'a giderse, uzayın büyüsüne kapılacak ve belki de bu kadını bir daha asla göremeyecektir.
Adam, bu iki duygu arasında gidip gelirken, içsel çatışmasını çözmeye çalışır. Mars'ın keşfedilmemiş topraklarına olan çekiciliğiyle hissettiği heyecan, Dünya'da kendisine huzur veren bir kadınla olan ilişkisini tehlikeye atmaktadır.
Sonunda, adamın kalbi uzayın büyüsüne karşı koyamaz ve Mars'a gitmeye karar verir. Bu kararı alırken, içindeki duygusal karmaşayı bir kenara bırakır ve uzayın keşfedilmeyi bekleyen sırlarına doğru yola çıkar. Ancak, Dünya'ya getiren kadını düşünmeden edemez ve onunla olan anılarını kalbinde saklar. Belki bir gün geri döner ve onunla yeniden bir araya gelir, kim bilir.
